5 Temmuz 2012 Perşembe

Duayen gazeteci yazıyor, duayen başkan yalanlıyor..


Arkadaş birisi Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, diğeri Türkiye’nin amiral gazetesi Hürriyet’in eski genel yayın yönetmeni ve halen ağır köşe yazarı Sayın Ertuğrul Özkök’tür..




Eheee bu iki (2) şahsiyet kahvaltıda bir araya geliyorlar, sohbet ediyorlar, sonra izlenimlerini Sayın Özkök, köşesine yansıtıyor..



Özetle sohbette, ne demiş Aziz Bey?



İşte Polis ve yargıyla ilgili basın toplantısı düzenleyecekmiş, özellikle Fetullah Gülen Hocayla mücadele edecekmiş..



Eheee başka?



İşte şikeyle ilgili eksikleri, yanlışları anlatan bir basın toplantısı daha yapacakmış..



Sonra..



İşte buna benzer ifadelerle hem kendini hem de Fenerbahçe’yi savuncakmış..



İyi ya, ne var bunda?



İlginç olan burasıdır. Yazıdan 1 gün sonra Sayın Aziz Yıldırım, yazılanları tekzip ediyor, külli yalan diyor..



Özellikle cemaat ve Sayın Fetullah Gülen hakkında kendisine atfen yazılanları şu ifadeyle kesin reddediyor: ‘’Hiçbir kişi, kurum veya oluşum hakkında övgü ya da yergi niteliğinde ifadeler kullanılmamıştır.’’



Bana göre karışık hatta karmaşık bir durum vardır. Sayın Özkök yılların duayen gazetecisi, hatta kurt gazeteci olduğunu söyleyebilirim.



Ve Sayın Özkök, neyin yazılacağını, neyin yazılmayacağını çok iyi bilir.



Sayın Azzi Yıldırım, eşi, baldızı kahvaltıda yanında iken Sayın Özkök’e anlattıklarının yazılacağını da bal gibi bilir..



Sanki burada geleceğe dair gizli bir mesaj vardır. Sokak jargonunda buna ‘yoklama çekme’ tabiri de kullanılır. Hani tepki ölçme, nabız yoklama falan olabilir kanaatindeyim.



Sayın Yıldırım’ın, Sayın Özkök’e ‘’sen yaz, ertesi gün ben yalanlarım’’ senaryosu aklıma gelmiyor değil..



Bu işte bir iş var ama kimse tam olarak ne olduğunu bilemiyor.. Çünkü anomali vardır.



Neden mi?



Duayen gazeteci yazıyor, duayen başkan yalanlıyor..




Hiç yorum yok: