Arkadaş birisi Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, diğeri
Türkiye’nin amiral gazetesi Hürriyet’in eski genel yayın yönetmeni ve halen ağır
köşe yazarı Sayın Ertuğrul Özkök’tür..
Eheee bu iki (2) şahsiyet kahvaltıda bir
araya geliyorlar, sohbet ediyorlar, sonra izlenimlerini Sayın Özkök, köşesine yansıtıyor..
Özetle sohbette, ne demiş Aziz Bey?
İşte Polis ve yargıyla ilgili basın
toplantısı düzenleyecekmiş, özellikle Fetullah Gülen Hocayla mücadele
edecekmiş..
Eheee başka?
İşte şikeyle ilgili eksikleri,
yanlışları anlatan bir basın toplantısı daha yapacakmış..
Sonra..
İşte buna benzer ifadelerle hem
kendini hem de Fenerbahçe’yi savuncakmış..
İyi ya, ne var bunda?
İlginç olan burasıdır. Yazıdan 1 gün
sonra Sayın Aziz Yıldırım, yazılanları tekzip ediyor, külli yalan diyor..
Özellikle cemaat ve Sayın Fetullah
Gülen hakkında kendisine atfen yazılanları şu ifadeyle kesin reddediyor: ‘’Hiçbir
kişi, kurum veya oluşum hakkında övgü ya da yergi niteliğinde ifadeler
kullanılmamıştır.’’
Bana göre karışık hatta karmaşık bir
durum vardır. Sayın Özkök yılların duayen gazetecisi, hatta kurt gazeteci olduğunu
söyleyebilirim.
Ve Sayın Özkök, neyin yazılacağını,
neyin yazılmayacağını çok iyi bilir.
Sayın Azzi Yıldırım, eşi, baldızı kahvaltıda
yanında iken Sayın Özkök’e anlattıklarının yazılacağını da bal gibi bilir..
Sanki burada geleceğe dair gizli bir
mesaj vardır. Sokak jargonunda buna ‘yoklama çekme’ tabiri de kullanılır. Hani tepki
ölçme, nabız yoklama falan olabilir kanaatindeyim.
Sayın Yıldırım’ın, Sayın Özkök’e ‘’sen
yaz, ertesi gün ben yalanlarım’’ senaryosu aklıma gelmiyor değil..
Bu işte bir iş var ama kimse tam
olarak ne olduğunu bilemiyor.. Çünkü anomali vardır.
Neden mi?
Duayen gazeteci yazıyor, duayen başkan
yalanlıyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder