29 Temmuz 2012 Pazar

Aziz Yıldırım, futbol dünyasına YILDIRIM çaktı..


Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu Temmuz ayı olağan toplantısında kürsüye gelen Sayın Aziz Yıldırım, esas itibarıyla bilinen tezlerini tekrar etti. Konuşmasında dikkatimi çeken cümleleri parlatarak paylaşıyorum, sonra düşüncemi ve yorumumu açıklıyorum..



Güçlerini nereden aldıkları belli olmayan kendinden menkul kişilerle bu operasyonun başlatılması hayli zaman almıştır. Onlar için doğru zaman Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu senedir.


3 Temmuz'un amacı, Fenerbahçe üzerinden Türk sporunu ele geçirmekti.


3 Temmuz örgütlü bir zihniyettir. Bizimle her fırsatta görüşen, top oynayan Fenerbahçe Konge üyesi olanlardır. Bizleri açılışlara davet eden beraber maç izlediklerimiz kişilerin bize bunları yapmasıdır. Kısaca o kişilere ahlaksız diyorum.



Bir şike operasyonu yapılıyorsa, 1-2 yıl önceyi değil 20 seneyi inceleyelim.



Ben şike yaptıysam Fenerbahçe için yapmışımdır. Bizler şike yaptıysak kulüp de yapmıştır.



Burada önemli olan Fenerbahçe'yi ele geçirmek.



Gelelim benim yorumuma..



Konuşmada en göze batan ya da ilk yıldırım çakması TFF’nadır.. ‘Sportif soruşturma sonucunda şikeyi ve teşviği yöneticiler yaptı diyorsanız kulüp için de gereğini yapınız.. Yani küme düşürünüz’ mealinde laf söylüyor.. Bu çarpıcı tespitini ‘havuzdan çıkarım’ salvosuyla destekliyor..



Yine 3 Temmuz sürecinin sadece Fenerbahçe’ye yönelik kurgu ve kumpas olduğunu altını kalın çizgilerle çiziyor ve tekrar tekrar söylüyor..



Madem Türk futbolunda şike soruşturulacak ‘son 20 yıla neden bakmıyor sunuz?’ sorusunu sürekli kamuoyuna soruyor, ilgilere çağrı yapıyor..



Bence en önemli deklarasyonu şudur: ‘’Bizi siz yargılayamazsınız dedim, şimdi de diyorum, bizi tarih, Fenerbahçe yargılayacak.’’
Kısaca soruşturmayı yürüten emniyeti, soruşturmayı açan savcılığı, davayı gören mahkemeyi tanımıyor.. Soruşturmayı açanları da ‘’ Güçlerini nereden aldıkları belli olmayan kendinden menkul kişiler’’ olarak tanımlıyor..



Peki, bu beklenen konuşma Sayın Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe lehine mi olmuştur?



Bence kesinlikle hayır..



Çünkü Aziz Beyin bu konuşması; süreci yönetmeye çalışan siyaseti, mevcut TFF’yi çok zor durumda bırakmıştır. Sportif yargılama tamamlanmış, adli yargılama tamamlanmış, Yargıtay aşamasına kalmış, UEFA, FIFA bir şekilde argo tabirle bağlanmış ama bu meydan okuma, rest çekme anlamına gelen konuşmayla, işin içinde olan herkesi havaya zıplatmıştır..



Bana göre Aziz Beyin, bir savunma argümanı çok çürüktür.



Nedir o derseniz; ‘’Bir şike operasyonu yapılıyorsa, 1-2 yıl önceyi değil 20 seneyi inceleyelim.’’ cümlesi çok tehlikelidir. Buradan şunu anlıyorum: bizden önce de şike, teşvik vardı, neden sadece bizim şampiyon olduğumuz yılı mercek altına aldınız?  



Buradan şu anlam çıkmaz mı?



Biz şike yaptık, teşvik verdik..



Bu yanlış savunma argümanını şu örnekle çürütmeye çalışayım..



İstanbul’da her gün 100’lerce hırsızlık vakası yaşanıyor, bunların ancak yüzde 10’nu oranında failleri yakalanabiliyor. Bu mantıkla yakalanan hırsızlar diğer yakalanamayan hırsızları savunma argümanı olarak nasıl kullanabilir?

Bence kullanamaz.. Ancak yaptığı iddia edilen hırsızlık eylemini yapmadığını kanıtlamaya çalışır..



Peki, yakın gelecekte futbol dünyasını ne bekliyor?



Sakin bir süreç olmayacağı bugün YILDIRIM gibi konuşmayla açığa çıkmıştır. Lig bile zor biter bu gidişle..



Sayın Aziz Yıldırım gemileri yakmıştır.. Poker tabiriyle reste rest çekmiştir.  Ben yanarsam herkesi yakarım söylemini bir kez daha cümle aleme ilan etmiştir. Muhtemelen bir sonraki konuşmasında duyduğu, gördüğü diğer takımların şike ve teşvik konularını gündeme getirecektir. Yani herkesi bu işin içine çekmeye çalışacaktır ve bu tutum ana strateji olarak boy gösterecektir..


26 Temmuz 2012 Perşembe

Melo transferi ama er ama geç olacak..


Geçen sezon hem TT Arena’da hem de televizyon karşısında Galatasaray seyircisi Melo’yu çok sevdi. İşin gerçeği ben de sevdim..



Ha çılgın mı? Çok çılgın..



Problemli mi? Çok problemli..



Agresif mi? Çok agresif..



Zeki mi? Çok zeki..



Her takıma bu tip bir oyuncu gerekli midir? Gereklidir ve bu tarz oyuncu sayısı 2 olursa; o takım da savaş çıkar..



Peki, ne yapıyor maç esnasında Melo?



Hırs ve saldırganlığı Galatasaray’ı sürüklüyor, rakibi ürkütüyor.. Anımsayın TT Arena’da Fenerbahçe’yi 3-1 yendiğimiz maçı.. Rakip orta sahayı duman etti, köşe vuruşundan gol yaptı, pitbull gösterisiyle herkesi ısırım taklidi gerçekleştirdi, sevinci önce trübüne sonra ülke sathına yayıldı..



Daha bir futbolcu, başka ne yapsın?



Ha soyunma odasında takım arkadaşı Riera’yı dövmesi tasvip edilecek bir vukuat değildir ama boşuna çılgın demiyoruz.. Melo böyle birisi işte..



Tüm maçlarına bakın, orta sahada ve oyun kurucu rakip oyuncunun peşini bırakmaz, sürekli faüllerle taciz eder ve yıldırır.. Çok da zekidir, çünkü sarı kart gördüyse; bir kez daha rakibe yanaşmaz..



Argo tabirle fırıldak, çirkef bir oyuncudur ama başta söylediğim gibi her takıma böyle bir oyuncu profili gereklidir.. Tabii bu benim görüşümdür..



Fatih Hoca, sanki Melo’yu ne halt bilmiyor mu? Bal gibi biliyor ama sahaya yansıtmak istediği futbol felsefesine yüksek oranda katkı yapıyor, ondan dolayı da tolerans gösteriyor..



Kim ne derse desin, Galatasaray’ın geçen yılki şampiyonluğunda önemli ölçüde katkısı olmuştur..



Melo, öyle de, böyle de Galatasaray’a transfer olacaktır.. Onu bilirim, onu söylerim..




24 Temmuz 2012 Salı

Ertem Şener ve Şike şike Fenerbahçe..


Bu yazıyı bir türlü denk gelip okuyamamıştım.. Sağ olsun, Fenerbahçeli bir dostum facebook zaman tünelinde sayfama paylaşmış ve anımsatmış.. Teşekkürler ediyorum kendisine:J)



Gelelim yazıya..



Sayın Ertem Şener, buram buram eyyam kokan bir makaleyi kaleme almış ve elbette Fenerbahçeliler de elleri acıyıncaya kadar yazıyı alkışlamış..



Neden eyyam derseniz; bilerek bir hususu gözden kaçıyor kanısındayım..



O saydığı ülkeler var ya, hani İtalya, hani Romanya, hani Yunanistan.. Bu ülkelerin hepsinde şike patlak verdiği andan itibaren 2 ay bilemedin 3 ay içinde dirayetli, kararlı federasyonlar şu veya bu oranda cezaları kesme iradesini gösterdi. UEFA’nın 56 ülkesi, FIFA’nın 100 küsur ülkesi takdir etti, onayladı. Bakın, ceza az veya çok verdi, vermedi tartışmıyorum, orası görecelidir ve bence önemli de değildir. Önemli olan bir şike ya da teşvik vukuatı var, gerekli organlar var, gerekli işlemler ve cezalar var.. Ne zaman? Çok kısa bir zaman dilimi içinde..



Türkiye ne yaptı?



3 Temmuz 2011 günü şike olayı patlak verdi, TFF Başkanı ne dedi?



‘’Durum vahim, çok takımın canı yanacak’’



Neyse belgeler, bilgiler TFF bünyesinde kurulan Etik Kurula geldi, bir rapor çıktı, karar alması gereken TFF Başkanı bakın ne dedi?



‘’Ceza davasının sonucunu bekleyelim’’



Resmen ipe un serildi, zaten daha sonra itiraf da etti ve ne dedi?



‘’Fenerbahçe’yi küme düşüren federasyon başkanı olarak tarihe geçmek istemedim’’



Hayır, Fenerbahçe küme düşsün falan demiyorum ama bir karar alacak irade bekliyorum ancak ara ki bulasın..



Velhasıl elimize yüzümüze bulaştırdık, bir türlü ortaya çıkan olaya nihai bir neşter vuramadık, bizi izleyen dünyaya rezil rüsva olduk..



7 ay sonra ‘ben bu işi çözemeyeceğim’ diyen TFF Başkanı ve yönetimi istifa etti ve gitti..



Özerk olduğu iddia edilen TFF’na en sonunda siyasi irade müdahale etti. Kızmıyorum ha, çünkü bir yerde mecbur kaldı. Çünkü ortada bir cenaze var, namazı kılınıp defn edilmesi gerekiyor.. Başta Sayın Başbakan olmak üzere UEFA, FIFA gibi kurullarla temasa geçildi ve iktidar desteğini alan yeni TFF, haklı veya haksız olayı karara bağladı ve kurulları onayladı.



Ne zaman? Tam 10 ay sonra..



TFF’nin aldığı bu sportif kararı sanki tekzip edercesine cezai karar açıklandı. Temyiz yolu açık olmak üzere 3 takımın yöneticisi konumunda bulunan şahıslar hem şikeden hem de teşvikten ceza aldılar..



İşte böyle eyyamcı Ertem Şener Bey, sizin gibi kanaat önderlerinin eyyamları yüzünden Türk futboluna utanç tarihi yazılmasına ortak oldunuz ve böyle yazılarla katkı yaptınız..



O saydığın ülkelerde kamu vicdanı uzun süre kanatılmadan hemen gereği yapılmıştır. İtalya’da Juventus küme düşürülmüş, Milan’ın puanı silinmiş, Yunanistan’ın Olimpik Volos ve Kavala takımları küme düşürülmüştür. Türkiye’de şike davasını sonuçlandıran TFF’nu, tek bir takıma dahi ceza verememiştir.



Ondan dolayı elin Romen gazetesi işte böyle başlık atar:



‘’7 yıldızlı şikeci Fenerbahçe’’



Ve bu başlığa biz utanırız, sıkılırız.. Ama nedense buna neden olanlar hiç utanmıyor, hiç sıkılmıyor..



Ertem Şener Bey, opportünist, Fenerbahçe dalkavukluğu kokan, basit, sıradan bir yazıyı kaleme almış, kamuoyuyla paylaşmış, çok da güzel olmuş..



Çetin Altan üstadımız çok kullanırdır bu sözü:



‘Kendi kendimize propaganda yapmak’



Hani çok severiz ya bunu..



Bu yazı da Fenerbahçelilere hoş görünme amaçlı yazılmış, kendi kendine propaganda yapılmış, günü kurtarma yazısı vücut bulmuş.. Hayırlı uğurlu olsun, ne diyeyim başka?::J)

20 Temmuz 2012 Cuma

Fenerbahçe hala hasta mı?..


Şampiyonlar Ligi 3. tur ön eleme turunda Vaslui ile eşleşen Fenerbahçe’nin tabiri caizse ensesinde boza pişiriliyor..

Nasıl?

Temmuz ayının ortasına geldik, hatta geçtik bile, Fenerbahçe’nin Devler Arenası’na kesin olarak alınıp alınmadığı hala muammadır..

Ne diyor UEFA Genel Sekreteri Gianni Infantino?

Fenerbahçe’nin durumunun hâlâ netlik kazanmadığını, durumun değişebileceğini..

İyi de neden karar almıyorlar?

Infantino’nun söylediğine göre ‘UEFA disiplin müfettişlerinin dosyayı inceliyor’’..

UEFA Genel Sekreteri’nin ağzından çıkan şu cümle çok önemlidir.

‘’Türkiye Futbol Federasyonu’nun kulübü aklamasına karşın, kesin bir karara varamadıklarını’’

Devamında sözünü nasıl tamamlıyor?

“Bu çok karışık bir dosya ve bizim disiplin organlarımız üstünde çalışmaya devam ediyor. Gerçekten çok fazla okunacak şey var, binlerce sayfa…”

Ehee ne olacak şimdi?

Sayın Demirören, Sayın Erzik, Sayın Bıçakcı, Sayın Başbakan ve diğer ilgililer hani elbirliğiyle Fenerbahçe’yi kurtarmıştık, hani ayağa kaldırmıştık, hani bu konu kapanmıştı? Ne oldu şimdi? Bir çuval incir berbat olacak mı?..

UEFA Disiplin Kurulu da aynen TFF Disiplin Kurulu gibi aklarsa, yani bu işte şike, mike yok derse mesele yoktur ve bir daha açılmamak üzere dosya kapanır..


Eğer tersi olursa yandı keten helva..

En büyük darbeyi kim ya da kimler yer?

Başta UEFA Asbaşkanı Sayın Şenez Erzik, tüm geçmiş parlak kariyerini giderayak çizdirir..

Neden?

Çünkü aynen şunları söyledi:

Bu konu kapanmıştır. Fenerbahçe için ceza söz konusu değildir..

Diğer yandan UEFA’dan gelebilecek men cezası Fenerbahçe camiası için tam bir yıkım olacaktır.

TFF ve kurulları için yüzyılın fiyaskosu gerçekleşecektir. Hani derse UEFA Disiplin Kurulu; ‘hem şike var, hem de teşvik var- Dosyayı tekrar gözden geçirin.’ O zaman TFF Yönetim Kurulu ve kurulları hemen istifa etmeleri gerekir..

Velhasıl Fenerbahçe’yi iyileşti ve taburcu edildi derken UEFA Genel Sekreteri ‘hayır, hastalık üzerine hala inceleme sürüyor’ mealinde konuşması herkesi şok etti..

Bunun kokusu yakın zamanda çıkar. Bakalım ne çıkar? Civciv mi, kuş mu?::J)


YAZARIN ÖZEL NOTUDUR
İşte benim de ‘Normal Ötesi Aşk’ isimli kitabımın okuyucu yorumlarını paylaşıyorum:
Yok ben sizden ve imzalı almak istiyorum derseniz; homeros80@hotmail.com adresini isim-soyadı, adres ve cep telefon bilgisiyle başvurabilirsiniz..

13 Temmuz 2012 Cuma

Galatasaray yüzde 51 şampiyondur..


2012-2013 futbol sezonu fikstürü çekildi.



Galatasaray Futbol Takımı, hem mevcut kadrosunun korudu, hem de sağ kanata Hamit Altıntop, sol kanata Amrabat, forvete Burak, defansa Dany nokta transferleriyle gücüne güç kattı..



Umut Bulut transferi ise maçın gidişatına göre joker oyuncu olarak kullanılacaktır.



Peki, ‘Galatasaray yüzde 51 şampiyondur’ argümanını etkileyecek başka faktörler var mı?



Vardır. En önemlisi ezeli rakibi Fenerbahçe’nin kendi evinde oynayacağı 5 maçı seyircisiz oynamasıdır. Şükrü Saraçoğlu stadyumunda seyircinin 12. oyuncu olduğunu herkes biliyor. Bu bağlamda Trabzon ve Beşiktaş derbilerini seyirci desteğinden yoksun oynayacak olması Fenerbahçe için büyük dezavantajdır..



Hemen ardından gelen rakibi Trabzonspor ise 3 maç kendi sahası seyirciye kapalıdır.



Beşiktaş Futbol Takımı’nı şampiyonluğa aday bile diyemiyorum.



2012-2013 futbol sezonunda Galatasaray yüzde 51 oranında şampiyonluğa adaydır, bana göre yüzde 49 Fenerbahçe şampiyon adayıdır..



Galatasaray’ın bu sezon, Şampiyonlar Ligi’nde en az çeyrek final oynar öngörüsünü rahatlıkla bulunabilirim.



Galatasaray’ın transferleri içinde en anlamlısı hangisidir?



Bence Amrabat..



Neden?


Çünkü bu futbolcu gelecek kariyerini büyük riske atarak; Galatasaray tercihini açık deklare etmiştir. Risk almıştır ama kazanmıştır.. Galatasaray seyircisi Amrabat ismini ayrı bir yerde değerlendirecektir.

5 Temmuz 2012 Perşembe

Duayen gazeteci yazıyor, duayen başkan yalanlıyor..


Arkadaş birisi Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, diğeri Türkiye’nin amiral gazetesi Hürriyet’in eski genel yayın yönetmeni ve halen ağır köşe yazarı Sayın Ertuğrul Özkök’tür..




Eheee bu iki (2) şahsiyet kahvaltıda bir araya geliyorlar, sohbet ediyorlar, sonra izlenimlerini Sayın Özkök, köşesine yansıtıyor..



Özetle sohbette, ne demiş Aziz Bey?



İşte Polis ve yargıyla ilgili basın toplantısı düzenleyecekmiş, özellikle Fetullah Gülen Hocayla mücadele edecekmiş..



Eheee başka?



İşte şikeyle ilgili eksikleri, yanlışları anlatan bir basın toplantısı daha yapacakmış..



Sonra..



İşte buna benzer ifadelerle hem kendini hem de Fenerbahçe’yi savuncakmış..



İyi ya, ne var bunda?



İlginç olan burasıdır. Yazıdan 1 gün sonra Sayın Aziz Yıldırım, yazılanları tekzip ediyor, külli yalan diyor..



Özellikle cemaat ve Sayın Fetullah Gülen hakkında kendisine atfen yazılanları şu ifadeyle kesin reddediyor: ‘’Hiçbir kişi, kurum veya oluşum hakkında övgü ya da yergi niteliğinde ifadeler kullanılmamıştır.’’



Bana göre karışık hatta karmaşık bir durum vardır. Sayın Özkök yılların duayen gazetecisi, hatta kurt gazeteci olduğunu söyleyebilirim.



Ve Sayın Özkök, neyin yazılacağını, neyin yazılmayacağını çok iyi bilir.



Sayın Azzi Yıldırım, eşi, baldızı kahvaltıda yanında iken Sayın Özkök’e anlattıklarının yazılacağını da bal gibi bilir..



Sanki burada geleceğe dair gizli bir mesaj vardır. Sokak jargonunda buna ‘yoklama çekme’ tabiri de kullanılır. Hani tepki ölçme, nabız yoklama falan olabilir kanaatindeyim.



Sayın Yıldırım’ın, Sayın Özkök’e ‘’sen yaz, ertesi gün ben yalanlarım’’ senaryosu aklıma gelmiyor değil..



Bu işte bir iş var ama kimse tam olarak ne olduğunu bilemiyor.. Çünkü anomali vardır.



Neden mi?



Duayen gazeteci yazıyor, duayen başkan yalanlıyor..




2 Temmuz 2012 Pazartesi

Şike davası kapanmadı esas şimdi açıldı..


Bugün açıklanan 16. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla bence şike davası kapanmadı esas şimdi açıldı..

Ayrıntıya geçmeden mahkeme kararı öncesi neler yaşandı bir anımsayalım.. Çünkü biraz balık hafızalıyız, her şeyi çabuk unutuyoruz..

03 Temmuz 2012 günü başlayan şike davası sürecini iyi yönetemeyen, halk tabiriyle ağzını yüzüne bulaştıran Sayın M.Ali Aydınlar başkanlığından TFF Yönetimi ve kurulları yaklaşık 6 ay kaldılar ve bohçalarını toplayıp gittiler..

27 Şubat 2012 günü müthiş bir operasyonla Yıldırım Demirören TFF Başkanı ve yeni yönetimi, olağanüstü genel kurulda seçildi. Hemen PFDK değişti, hemen Tahkim Kurulu değişti, nedense Etik Kurul değişmedi.

27 Nisan 2012 günü TFF’ye Etik Kurulu hazırladığı 2. raporunu verdi..

Raporu okuyan TFF, 30 Nisan 2012 günü gece yarısı operasyonuyla 58. Maddeyi değiştirdi..

Mayıs-2012 ayı içinde Antalya’da bir otele kapanan TFF yönetimi 720 sayfalık raporu okudu ve kararını verdi. ‘’Şike sahaya yansımamıştır, teşebbüs halinde kalmıştır’’

Bu karar doğrultusunda TFF Başkanı Yıldırım Demirören tarafından oluşturulan ama nedense ve nasıl oluyorsa özerk sayılan PFDK ve Tahkim Kurulu sportif yargılamayı yaptı ve özetle ‘’şike yoktur, futbol tertemizdir’’ kararını aldılar ve altına imza attılar.

TFF Başkanı Yıldırım Demirören UEFA ve FIFA temasından sonra 06 Haziran 2012 günü bakın ne dedi?

"Kararlıyız. Türk futbolundan küfürü ve şiddeti sileceğiz. Plan ve projemiz hazır. Bunu da Blatter'e anlattık. Şike konusundaki görüşümüzü, neler yaptığımızı da izah ettik. Tahkim Kurulu kararını verdi. Bu süreç, Tahkim'in verdiği kararla bize göre bitmiştir. UEFA'nın istediği şekilde, özerk kurullar kararlarını almıştır. O defteri kapatıp, yeni sayfalar açıp, artık bundan sonra taraftarıyla, yöneticisiyle, federasyonuyla, basınıyla biraraya gelmiş kulüpler yaratarak gitmek istiyoruz"

PFDK ve Tahkim Kurulu kararını alan UEFA, 22 Haziran 2012 günü Fenerbahçe’ye Şampiyonlar Ligi’ne katılabilirsin diyerek temiz kağıdını gönderdi.

Bu karar üzerine UEFA 1. Asbaşkanı Şenes Erzik 23 Haziran 2012 günü ne dedi?

‘’Şike sürecinin bittiğini, Türk Futbolu ve Fenerbahçe camiasına hayırlı olmasını temenni ediyorum. F.Bahçe’ye Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etme hakkı verilmesinin Türk futbolu ve Türkiye’nin imajı açısından olumlu olduğunu, artık bu konu ile ilgili görüş bildirmeye de gerek kalmadı. Özellikle son bir aydır konu ile ilgili yoğun bir çalışma halindeydik. Bu karar ile konuyu sonuçlandırdık. Türk futbolu ve Türkiye’nin imajı açısından bu karar çok önemliydi. Artık F.Bahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nda mücadele etmesi için önünde bir engel kalmadı. Bu iş bitti.

Yine bu karar üzerine UEFA Tahkim Kurulu üyesi Levent Bıçakçı 23 Haziran 2012 günü ne dedi?

F.Bahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde yer alması ile ilgili önünde hiçbir engelin bulunmadığını, Müfettişin 3 günlük itiraz süresi var ama Disiplin Kurulu kararı verdi. Artık geri dönüş yok. Türk futbolu büyük badire atlattı. Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’in heykelini dikmek gerek. O olmasa UEFA bu kararı almazdı. Artık Fener’e ceza yok.

02 Temmuz 2012 günü, 16. Ağır Ceza Mahkemesi futbolda şike davasında son sözünü söyledi ve Türk Milleti adına tarihi kararını verdi:

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım: Şike, teşvik suçundan 6 yıl, 3 ay ceza aldı. Diğer sanıkların cezasını yazmıyorum bile, çünkü teferruattır..

Peki, şimdi ne olacak?

TFF Yönetim Kurulu, PFDK ve Tahkim bir kere kamuoyu vicdanı nezdinde mahkum oldular. En azından benim nezdimde..

Sayın Başbakan Erdoğan’ın da perde arkasından girişimleriyle, işte kişiler ve kulüpler ayrılsın söylemiyle, Türkiye’de şike davasının sportif yargılaması resmen şikeli olduğu ve üstü örtüldüğü;  Türk milleti adına bağımsız mahkemece resmen tescil edilmiştir..

Nasıl?

Şüphenin bile suçlananlar aleyhine işlediği sportif yargılamada tam bir fiyasko yaşanmıştır. Bu adı geçen kurullarda görev yapan hukukçuların, bu kimliklerini bundan sonra nasıl taşırlar ve nasıl söylerler hiç bilemiyorum.. Çünkü şüphenin sanık lehine olan adli yargılamada ceza alıyorsa; nasıl oluyor da şüphenin sanık aleyhine olan sportif yargılamada; tertemiz pürüpak çıkartılıyor: kim, nasıl açıklar?

Fenerbahçelilere sordum: Kaybedeceğini bile bile neden savaşıyorsun?

Yanıt ise: Öleceğini bile bile yaşadığını unutmuşsun sen... Fenerbahçe ölümüne sevdadır..

1 yıllık sürede Fenerbahçelilerin ortaya koydukları birlik ve beraberliği taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştır.

Medya, siyaset, iş dünyası tam anlamıyla kenetlenmiş, Fenerbahçe’nin en az zarar görmesi için seferber olmuştur.

Peki, ilk etapta ne beklenebilir?

Fenerbahçe’nin, ‘UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılması’ kararı tekrar gözden geçirilecektir. Muhtemelen Fenerbahçe,  UEFA Disiplin Kurulu’na sevk edilecektir.

Önümüzdeki süreçte TFF ve Kurulları çok tartışılacaktır. Kamuoyunda oluşan şüphe ve güvensizlik duygusu; mahkeme kararıyla daha ağırlaşacaktır ve kabus gibi üzerlerine çökecektir.

Sonuç: Sporda şike davası kapanmadı esas şimdi tam açıldı..